İşte Murat Mengen'in yazısı;1789 yılında Fransa’da meydana gelen ihtilal sonucu dünyaya yayılmaya başlayan ulusçuluk, milliyetçilik ve özgürlük gibi bazı fikir akımları, 19. ve 20. yy da imparatorluklar döneminin kapanmasına, ırka dayalı ulus devletlerin ortaya çıkmasına, sınırların küçülmesine, toplulukların birbirine yabancılaşmasına, ırksal ve dinsel çatışmaların çoğalmasına neden olmuştur…
Aslında…
Bu fikirlerin ilk ortaya çıktıklarında Avrupa’da ki etkisinin aksine, bunların İslam Coğrafyasında bir karşılığı yoktu…
Çünkü…
İslam coğrafyasının inanç bağlamında fikirsel ve sosyal birlikteliğe temel kaynak olan Kur’an-ı Kerim’ de ki inanca dayalı millet tanımı doğrultusunda hem fikirsel hem de sosyal birliktelik sağlanmış oluyordu…
Ancak,
İngiltere de ortaya çıkan Sanayi Devrimi…
Önce İngiltere’nin sonra da diğer Batılı Devletlerin sanayi devrimleriyle hızlı makineleşmesine, makineleşme de hammadde ve enerji ihtiyacının artmasına neden olmuştu…
Sömürgeci devletler, hammadde ihtiyacını Afrika ve Uzak Doğu dediğimiz Baharat ve İpek yolu ticaret yollarının kaynağına ulaşarak elde etmeye çalışmışlardır.
Enerji meselesini ise, ilk önce zengin kömür yataklarına sahip olan kendi ülkelerinden sağlamışlar…
Lakin…
Devamlı artan fabrikalaşmanın yeni enerji kaynaklarına olan ihtiyacı çoğaltması, başta İngilizleri olmak üzere diğer Batılı Devletleri de Orta Doğuya yöneltmiştir…
19.yy sonlarında ve 20. yy başlarında petrolü keşfeden Batı Medeniyeti, sömürgecilikte ileri bir adımla dünyayı kendi lehlerine yeniden paylaşımda bulunmak, pazardan en fazla payı almak istemeleri sonunda tarihte kendine has büyük bir savaşın da ortaya çıkmasına yol açtılar.
Sömürgecilikte tavan yapan İngilizler, bu bölgenin kendileri için ne denli önemli olduklarını bildiklerinden, ilk önce İslam Medeniyetinin kodlarıyla oynamaya başladılar…
İngilizler, amaçlarına ulaşmak adına ırkçılık mikrobunu bulaştırdılar, ümmete…
Böylelikle ümmet kavramını, anlamsızlaştırdılar…
Anlamsızlaşan kardeşlik ruhu, tespih taneleri gibi dağılmaya başladı…
Kendi hırsları ve dünyalıkları adına makamlar isteyen işbirlikçiler, belki amaçlarına kısa vadede ulaşmış/kazanmış gibi gözüktüler, lakin…
Sonuç…
Zenginliklerini sömürgeci Batı Medeniyetinin eline kaptıran, onurunu ve haysiyetini birbirine olan ayrışmalarla kaybeden, Kudüs’e ve Mescid-i Aksa’ya Siyonist-Yahudi askerlerinin gölgesinde girebilen bir ümmete! dönüştük…
Aslında…
Bu fikirlerin ilk ortaya çıktıklarında Avrupa’da ki etkisinin aksine, bunların İslam Coğrafyasında bir karşılığı yoktu…
Çünkü…
İslam coğrafyasının inanç bağlamında fikirsel ve sosyal birlikteliğe temel kaynak olan Kur’an-ı Kerim’ de ki inanca dayalı millet tanımı doğrultusunda hem fikirsel hem de sosyal birliktelik sağlanmış oluyordu…
Ancak,
İngiltere de ortaya çıkan Sanayi Devrimi…
Önce İngiltere’nin sonra da diğer Batılı Devletlerin sanayi devrimleriyle hızlı makineleşmesine, makineleşme de hammadde ve enerji ihtiyacının artmasına neden olmuştu…
Sömürgeci devletler, hammadde ihtiyacını Afrika ve Uzak Doğu dediğimiz Baharat ve İpek yolu ticaret yollarının kaynağına ulaşarak elde etmeye çalışmışlardır.
Enerji meselesini ise, ilk önce zengin kömür yataklarına sahip olan kendi ülkelerinden sağlamışlar…
Lakin…
Devamlı artan fabrikalaşmanın yeni enerji kaynaklarına olan ihtiyacı çoğaltması, başta İngilizleri olmak üzere diğer Batılı Devletleri de Orta Doğuya yöneltmiştir…
19.yy sonlarında ve 20. yy başlarında petrolü keşfeden Batı Medeniyeti, sömürgecilikte ileri bir adımla dünyayı kendi lehlerine yeniden paylaşımda bulunmak, pazardan en fazla payı almak istemeleri sonunda tarihte kendine has büyük bir savaşın da ortaya çıkmasına yol açtılar.
Sömürgecilikte tavan yapan İngilizler, bu bölgenin kendileri için ne denli önemli olduklarını bildiklerinden, ilk önce İslam Medeniyetinin kodlarıyla oynamaya başladılar…
İngilizler, amaçlarına ulaşmak adına ırkçılık mikrobunu bulaştırdılar, ümmete…
Böylelikle ümmet kavramını, anlamsızlaştırdılar…
Anlamsızlaşan kardeşlik ruhu, tespih taneleri gibi dağılmaya başladı…
Kendi hırsları ve dünyalıkları adına makamlar isteyen işbirlikçiler, belki amaçlarına kısa vadede ulaşmış/kazanmış gibi gözüktüler, lakin…
Sonuç…
Zenginliklerini sömürgeci Batı Medeniyetinin eline kaptıran, onurunu ve haysiyetini birbirine olan ayrışmalarla kaybeden, Kudüs’e ve Mescid-i Aksa’ya Siyonist-Yahudi askerlerinin gölgesinde girebilen bir ümmete! dönüştük…