Sakarya’nın tanınmış ve hayırsever iş adamlarından Kenan MAraşoğlu'nun hatıralarını yazdığı kitabından bir bölüm aktaran Aydıntepe kanal 54 e dair kamuoyunda pekte bilinmeyen bir bilgiyi okurları ile paylaşmış oldu.
İŞTE AYDINTEPE’NİN O YAZISI;
İlimizin yağ sanayi konusunda yıllar önce uzun süre liderliğini yapan Maraşoğlu Ailesi’nin en aktif bireyi olan ve peş peşe yazdığı hatıralarını“Hepsi Gerçek” başlığı adı altında kitaplaştıran Kenan Maraşoğlu’nun yengesi, rahmetli ağabeyi Lütfi Maraşoğlu’nun değerli eşi Zerrin Maraşoğlu, dün Orhan Camii’nde kılınan cenaze namazıyla ve kalabalık cemaat eşliğinde son yolculuğuna uğurlandı...
Büyük acısını paylaştığımız Kenan Maraşoğlu’nun, önceki hafta imzalayıp gönderdiği “Hepsi Gerçek 2” kitabından seçtiğimiz ilginç bir satış anısını gündeme getirelim istedim, bu vesileyle…
“Mevcut şirketimizin faaliyetinden ve verimliliğinden çok memnun olmamıza rağmen, yapabileceğimiz başka işler de düşünüyor ve arıyorduk…
Bu fikrimi bilen dostlarımdan rahmetli Eczacı Hüsnü Akıncı, bir gün fabrikaya geldiğinde ‘Kenan’ dedi, ‘Tam sana göre bir iş var ve fazla da bir yatırım gerektirmiyor’
Anlat bakalım eczacı! deyince, ağzındaki baklayı çıkarttı.
‘Kanal 54 satılık, ilgilenir misin?’ deyince için bir tuhaf oldu…
Çünkü çok eskilerde, daha televizyon bilinmezken, bir ara gazete işini düşünmüş ve araştırmıştım...
O günden kalan bir heves ile hemen direkt olarak ‘Kaç para’ diye sordum.
Eczacının söylediği rakam, komik sayılabilecek bir bedeldi…
Hüsnü Akıncı rakamı söyledikten sonra, ‘bunun bir de bonusu var’ dedi.
Hayrolsun dedim, anlatmaya devam etti.
‘Halk Eğitim Merkezi’ndeki sinemayı da Kanal 54’ün sahibi çalıştırıyor.
Kendisinin İl Özel İdaresi ile yaptığı kira kontratında devir hakkı var.
Bu ücret içinde sinemanın işletmeciliği de var’
Daha da bir tuhaf oldum…
Bana aileme ve şirketime çok yabancı bir işti ama meşru ve helal bir iş olduğundan ben de çok değişik bir duygu yaratmıştı.
‘Hepsine kaç para istiyorlar eczacı?’ diye Hüsnü Bey’e sorunca verdiği cevap beni daha çok şaşırttı.
Kanal 54 ve sinema için istenen miktar çok cazipti…
Eczacı dedim, bunu bu akşam ailemle konuşur, yarın sana haber veririm...
Fazla bir yatırım gerektirmediği için olsa gerek, o akşam hepimiz bu işe olumlu bakar hale gelmiştik bile…
Ertesi gün, Eczacı Hüsnü Bey’e telefon ederek, o işin olabileceğini ve o andaki sahibi olan Ertuğrul Bey ile bir görüşme ayarlamasını rica etmiştim…
İki veya üç saat sonra kanalın sahibi, sinemanın da müsteciri olan Ertuğrul bey il karşı karşıya idik…
Tabii ki Murat ve Eczacı Hüsnü Bey de vardı…
Uzun lafın kısası o gün el sıkıştık ve hemen orada kaleme aldığımız protokolü imzaladık.
Her iş tamamdı…
Ertuğrul Bey kanalın devri için RTÜK’ten izin alınması gerektiğini söylediğinde, ‘O işin hiç zor olmadığını’ ifade etmiştim...
Acil borçlarını ödeyebilmesi için bir miktar para vermiş, sinemayı ve kanalı da o gün teslim almıştık.
Kanal 54 o sıralarda Sakarya’da yayına giren ilk kanaldı.
(Sonradan bir ikincisi de oldu)
Kanal çalışanları ile toplanmış, prensiplerimizi anlatmıştık...
Sinema için de o sıralarda gösterime girecek olan ‘Star Wars’ filmi için Murat temaslara başladı...
Birkaç gün sonra ben bizzat Ankara’ya RTÜK’e gittim, ‘Olabilir’ diyerek bizim şirket ana sözleşmesinin iştigal konularını incelediler, ‘Siz bu şirketle bu kanalı alamazsınız!’ deyince, kafamdan buzlu sular döküldü. ‘Şirketin iştigal konusuna bu işleri de ilave ederseniz ancak o zaman bu iş olabilir’ dediklerinde biraz rahatlamıştım.
Olsun; gerek kanalın idaresi, gerekse sinemanın idaresi bizde idi…
Nasıl olsa bir genel kurul yapar, o ilaveleri ana mukaveleye eklerdik.
Bu arada, kanalın eski sahibine bir miktar daha para verdik ve Ertuğrul Bey bize veda edip, biz eksiklerimiz tamamladıktan sonra resmi devir işlemlerini yapmamız için tekrar gelmek üzere, Adapazarı’ndan ayrıldı.
Tabii bizim evdeki hesap yine çarşıya uymadı: 17 Ağustos Depremi!
Tabii ki asıl işimiz olan ekmek teknemiz birinci ve en önemli sorunumuzdu…
Kanalın mevcudiyetini unutmuştum bile…
Sinemanın yıkıldığını da 4-5 gün sonra sinema için görevlendirdiğimiz elemanın depremde öldüğünü duyduğumuzda öğrenebilmiştik…
Söylediğim gibi, biz asli işimizle uğraşırken benimle protokol imzalayan o kişi, Aralık 1999’da kanalı başkalarına satmış!
Sonra ne mi oldu?
Hiçbir şey olmadı!
Kanalın eski sahibi ortadan kayboldu; yeni sahipleri de ‘Bizim bir bilgimiz yoktu’ dediler ve şimdi kanal yayınına devam ediyor...
Olan bizim bir miktar paramıza oldu…
Aklıma geldikçe ben de ona ‘Akıl parası’ diyorum ama depremi de unutmamak lazım…”
Halen İstanbul’da yaşayan ve sanırım yeni bir kitap hazırlığı içerisinde olan Kenan Maraşoğlu’nun şahsında tüm ailenin acılarını paylaşır sabırlar; merhume Zerrin Maraşoğlu’na ise yüce Mevla’dan bir kez daha rahmet diliyoruz…