Her eğitim – öğretim yılı bir takım sıkıntılar ve zorluklarla başlar…
Servisler, kitaplar, sınıflar, ders programları gibi…
Lakin…
Bunlar, kısa süre zarfında yani bir iki günde düzene girer, öğrencilerimiz, velilerimiz ve eğitim çalışanlarımız yılsonuna kadar bu disiplin içinde çalışırlardı…
Ancak…
Bu eğitim – öğretim yılı, önce ki yıllara benzemiyor…
Belirsizlikler o kadar yoğun ki…
Kimse bu sürecin nasıl ilerleyeceğini, nasıl sonuçlanacağını, açığa alınan öğretmenlerin durumunun ne olacağını, suçsuz olanların eğitim – öğretime ne zaman döneceğini, sözleşmeli öğretmenlerin Milli Eğitim’de ki yerlerini, FETÖ’ den Milli Eğitime geçen okulların ihtiyaçlarının ve öğretmenlerinin tamamlanıp tamamlanamadığının cevapları bilinmezliklerini koruyor…
Kimse bir adım sonrasını bilmiyor…
Kimse, yanlış anlamasın; hemen savunma refleksi içine girmesin; üstüne de alınmasın…
Amacım, birilerini yargılamak değil…
Ancak…
Ortada bir gerçek var…
15 Temmuz FETÖ darbe girişiminin en yıkıcı tarafı Milli Eğitim’ de yaşanmadı mı?
En fazla açığa alınan, kamudan ihraç edilen memur; okul, dershane, yurt gibi gayrimenkullere el konulan alan Milli Eğitim değil mi?
Evet…
O zaman, bazı şeyleri düşünmenin, konuşmanın zamanı gelmedi mi?
Mesela…
Milli Eğitim’e devlet olarak ne kadar önem veriyoruz?
Milli Eğitim’de ki okullarımızda milli iradeyi, milli kültürümüzü, bizim olan değerlerimizi geleceğimiz olarak gördüğümüz çocuklarımıza ne kadar verebiliyor?
Geçmişiyle kavgalı, Batı taklitçisi bir eğitim müfredatından; resmi ideolojinin eğitim adına sunduğu kılık ve kıyafet kavgasından öteye geçmeyen sistemin kökten değişme zamanı gelmedi mi?
Bu eğitim – öğretim yılında da okullarımız, çocuklarımızı bir yarışın içine sokarcasına başlangıç noktası olarak bize algılatılan yerleri mi olacak?
Aslında gerek bakanlık düzeyinde gerekse siyasilerden birçok platformda bu konularla ilgili müspet düşüncelerine bizzat tanık oldum…
Hatta Milli Eğitim Bakanlığının son dönemlerde yaptığı çalışmalarda bu yönde girişimlerini de gördük…
Özellikle eğitim sisteminin 4+4+4 kademeli eğitime döndürülmesi, kitaplardaki anlatımın düzenlenmesi, öğrenci kıyafetlerindeki esneklik, değerler eğitimi, seçmeli derslerde ahlak ve maneviyatın belirleyici olması…
Bunlar çok değerli gelişmeler…
Ama benim söylemeye çalıştığım farklı bir şey…
Artık pansumanlarla vakit kaybedilmemesi, geçici tedavilerle, ötelenen sorunlarla uğraşılmaması gerekiyor…
Milli Eğitimin yapı kodlarının tamamen millileştirilmesi, bu topraklara ait, tamamen bizim değerlerimizden beslenen bir sistemin inşa edilmesi…
15 Temmuz’da bir zil çaldı…
Artık uyanma vakti…
Eğitim – öğretimin başladığı haftada 15 Temmuz ihanetinin ülkemizdeki tüm okullarda işlenecek olması, şehitlerimizin, değerlerimizin anlatılacak olması güzel ancak…
Benim istediğim eğitimin sistemimizin temelinin Çanakkale’den, Kurtuluş Savaşından, Fatih Sultan Mehmed’ den, Akşemseddin’den, 15 Temmuz dan oluşturulmasıdır…
Unutulmamalı 15 Temmuz darbe girişimi bir sonuçtur…
Bu sonucu oluşturan FETÖ'nün
Doğumu ise, eğitim kaynaklı olan bir terör örgütüdür…