Ülke siyasetinde var olduğuna inandırılmaya çalışılan “bunalımın” her ne şekilde olursa olsun “yerel siyasette de” etkisini göstereceğine inananlardan değilim! Aynı hedefe yürüyen Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın arasındaki olmayan sorunun yereli “büyük ölçüde” etkilemesini beklemek kanımca biraz hayalcilik olur. Sebeplerini aklımın yettiği, dilimin döndüğünce izah etmeye çalışayım… Hiçbir seçimde AK Parti “salt adaylar” üzerinden başarı yakalamadı, buna inananların kendilerini Kaf Dağı’nın tepelerinde gördüğünü söylemekten çekinmem! Recep Tayyip Erdoğan gibi bir liderin partisinde büyük bir hata yapmadığınız sürece aday olarak gösterildiğiniz yerden seçilme ihtimaliniz hemen hemen ülkenin tümünde aynı oranda güçlüdür… Elbette adayın önemi vardır ancak “tek başına” seçimleri çevirebilecek bir adaya ben henüz rastlamadım. Oy oranını yükseltebilir, ortalamanın üstüne çıkarabilir bunlara bir sözüm yok ancak her ne olursa olsun “şapkadan tavşan çıkaramaz” kişisel olarak önce bunu tespit etmek isterim… Hal böyle olunca, ülkenin tepesindeki değişikliğin yerelde yani Sakarya’da da büyük değişikliklerin yanında “devasa fırtınalar” koparacağını iddia etmek ve buna göre ciddi ciddi siyasi pozisyon almak şişkin egoların başvurabileceği bir yöntemden öteye geçemez! İl başkanlığıyönetimi ve ona keza ilçelerin durumu da tam da böyledir. Hiç kimse ülkenin en üstündeki değişime göre pozisyon almaya çalışmasın zira siyasetin genel dinamiği bilhassa AK Parti’de pek böyle çalışmıyor. Değişiklikler olabilir buna bir sözüm yok, ancak kim giderse gitsin eksiklik olmaz, kim gelirse gelsin sihirli değnekle diğerlerinin fersah fersah önüne geçemez. Belki insani olarak “yerini koruma” içgüdüsü veya yeni söz sahiplerinin gözüne girmek için biraz daha “farklı” görünme gayreti içinde olunabilir buna bir set çekemeyiz. Eleştirebilir ama yerden yere de vuramayız. “Efendim, Başbakan değişiyor bakalım falan siyasetçi şimdi ne yapacak?” gibi güdük siyasi “öngörülerin”de herhangi bir kıymeti harbiyesi yok. Parti aynı, sistem aynı, fikir aynı, hedef aynı, düşünce aynı, lider aynı… Tüm benzeşler bir araya geldiğinde siyasetin diğer aktörlerine çok fazla seçme şansı kalmıyor, kalmamalı da! Üst makam yani yeni seçilecek olan Başbakan ve dolayısıyla AK Parti Genel Başkanı istediğiyle, istediği biçimde ve şartta çalışma özgürlüğüne “kısmen de olsa” sahiptir. Bu seçim sırasında eski pozisyonunu yitirenlerin gözden düştüğünü iddia etmek, siyaseti sulandırmak veya cepheyi bambaşka alanlara çekme gayretinden öteye geçemeyecektir… Hasan gider, Hüseyin gelir, Salih gider, Murat gelir! Bu döngü böyle devam eder. Etmek zorundadır, hiç kimseyle ölene kadar, elden ayaktan kesilene kadar siyasi sözleşme yapılmamıştır, yapılmayacaktır da! “Önemli olan makam değil, hizmet etmektir” diyen AK Parti’nin bu gibi “Egolu düşünce ve planlara” kapılarını kapatalı çok uzun yıllar oldu. Fakat hala bunu yeterince idrak edemeyip “zincirin dışına” çıkabileceğini ve kendisine “önemlilik” payesi kazandıracağını düşünenler varsa tek bildiğim odur ki ilk siyasi kaybedenler de bu isimler olacaktır. “Her tür ve şartta partimin ve ülkemin emrindeyim” diyen bir siyasetçinin, Başbakanın değişmesinden sıkıntı duyması pek mümkün değildir. Eğer kişisel durumu için siyaset yapan veya yapmak isteyen varsa AK Parti buna uygun bir zemini zaten oluşturmaz. Önümüzdeki günler hem ülkemiz için hem de AK Parti için gerçekten büyük önem taşıyor. Ancak bu önemli günlerin yerelde büyük bir değişim, fikir ayrılığı veya revizyona sebep olacağını öngörenlerden biri değilim…
MEDYA
16 Mayıs 2016 - 14:57
Sakarya'ya Bir Şey Olmaz Rahat Olun!
Adatavır Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Bulut Sakarya Kent gazetesine yazdı. işte o yazı;
MEDYA
16 Mayıs 2016 - 14:57