İşte Güven Hasbaş'ın yazısı;
Türkiye’nin neresinde olursa olsun ‘başına bir hal gelen’ cemaat operasyon yaptı diyor. Bürokratı, siyasetçisi ayağı taşa takılsa suçlusu cemaat.
Cemaatin parmağı olan olaylarda herkes aklanıp, temizlenip terfi ettirildi…
Cemaatten nasibini alanlar sıradan vatandaşlar hele ki topraktan geçinenler olunca kimsenin kılı kıpırdamıyor.
Bilenler bilir; Şeker Fabrikası’nın hangi şartlarda özelleştirildiğini, hangi şartlarda satıldığını…
Eğer Adapazarı Şeker Fabrikası bir organizasyon sonucunda bugünkü durumundaysa ve kimsenin umurunda değilse çiftçiler yazıklar olsun…
2011 yılına kadar yaşananları haberleştirdik. Fabrika il dışından şeker pancarı getirdiği için 70 milyon ceza yedi. 2011 yılında ‘Torba Yasa’ ile kota sorunu aşıldı. Hatta dönemin devamında fabrikaya kesilen cezalarda iptal edildi.
Sonrasında Şeker Kurumu itiraz edince cezalar 4 yıl sonra onandı ancak fabrikanın yeni sahipleri harıl harıl il dışından pancar şekeri getiriyor.
Peki, kota sorununun önüne açan düzenlemeye dokunulmazken kesilen cezalar neden iptal olmadı?
Fabrikanın kotasında değişiklik olmazken, kesilen cezalar neden onaylandı?
Bir siyasi veya hatırlı bir bürokrat APEK üyesi olsaydı cezalar yine onaylanır mıydı?
Ben işin teknik kısmıyla ilgilenmek istemiyorum bugün. Yapılacak bir düzenleme ile cezaların iptal edileceğini de biliyorum. Ak Parti’nin etkili ve yetkili vekillerinin istemeleri halinde sürecin normalleşeceğini, cezaların iptal olacağını da. Hatta vekillerin bu işlerle hiç ilgilenmediklerini bildiğim gibi…
Bütün bildiklerimi bir kenara bırakıp 55 bin üyesi olan APEK’in bu kadar kolay harcanmasını sindiremediğimi belirtmek isterim.
Fabrikayı kestiği cezalar ve uyguladığı kotalarla bunaltan kurumun tepesinde ki isim şimdi Adapazarı Şeker Fabrikası’nın Yönetim Kurulu Başkanı…
“Tesadüf” diyenleriniz olabilir…
“Adam emekli olmuş sonrasında özel sektörde işe başlamış” sana be kardeşim diyebilirsiniz…
Saf bir şekilde bunların hepsinin tesadüf olduğunu düşünelim ve binlerce çiftçinin karşı karşıya olduğu cezaları görmezden gelelim. Olur mu?
Bir kurum düşünelim; Kota indirip, bindirmeleriyle fabrikanın borcunu ödememesi için adeta engel oluyor.
Yetmiyor…
İl dışından şeker getirdiği için aynı fabrikaya 70 milyon ceza kesiyor. Sonrasında tesadüfen bu fabrika cemaatin bankasının kucağında kalıyor. O da yetmiyor. Fabrikayı bankadan satın alan güçlü holding, işin başına Adapazarı Şeker Fabrikası’nı bunaltan kurumun başında ki ismi getiriyor.
Fabrika ne zaman çiftçinin üye olduğu kuruluşun elinden gidiyor. Kota artıyor. İl dışından şeker pancarı getirmesine kimse sesini çıkarmıyor.
Ne ala memleket değil mi?
Şimdi herkese soruyorum. Eğer Adapazarı Şeker Fabrikası’nın yöneten APEK’in içinde Ak Partili siyasetçi veya partili bir bürokrat olsaydı bu iş cemaatin işi denmez miydi? Cemaat emaresi olan bir sürü olay var işin içinde… Fabrikaya krediyi veren cemaatin bankası…
Özelleştirmeden sonra kural değişmiş il dışından şeker pancarı getirilmesi yasaklanmış. Bütün olumsuzlukların ardından banka fabrikanın sahibi olmuş.
Fabrikanın arsasının yarı fiyatına fabrika elden gittiği konusunda kimsenin karşı görüşü yoktur her hal…
APEK Üyesi binlerce çiftçiye kalan borçlar için vekillere sormak lazım. Vicdanınız rahat mı? Fabrika o kucaktan bu kucağa gezerken, sesiniz çıkmadı bari gariban çiftçinin mağdur olmaması için cezaların iptal olmasının yolunu açın. Eğer cezaların iptal olmasını sağlayacak bir düzenleme yapmayacaksanız, kotanın indirilmesi gerektiğini söyleyin. Söyleyin ki sizin vekil olduğunuza inanalım…
Adalet mekanizmasının doğru işlediğine inanmam için; Torba Yasa ile il dışından şeker getirilmesinin önünü açan ve kota sorununu ortadan kaldıran düzenlemenin hakkaniyetli kullanılması lazım.
Kota indirilmezken cezaların onanması saçma sapan bir durum değil mi?